1987’de Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun Brundtland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz (Our Common Future) başlıklı raporu, sürdürülebilir kalkınmanın üç ana dayanağı olarak ekonomik büyümeye, çevreyi korumaya ve toplumsal eşitliğe işaret etmişti. Bu üç dayanağın birbirine bağlı olduğunun, dengelenmesi ve uzlaştırılması gerektiğinin altı çizilmişti. Sürdürülebilir kalkınma bize özetle şunu söylüyordu: Ekonomik kalkınma gelişmekte olan bir dünya için gereklidir. Ancak ekonomiye tek taraflı bir odaklanma, sonunda hem toplumsal hem de çevresel olarak daha yoksul bir dünyaya yol açacaktır.
İşte sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, son yıllarda diğer tüm alanlar için olduğu gibi gazetecilik sektörü ve araştırmaları için de önem kazandı. Gazetecilik alanında da hem çevresel sürdürülebilirlik (örneğin iklim değişikliği ve hidrolik kırılma) hem toplumsal sürdürülebilirlik (örneğin demokratik ve politik katılım, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadelede medyanın rolü) hem de ekonomik sürdürülebilirlik (örneğin mülkiyet, ticarileştirme ve yeni finans modelleri) güncel bir tartışma alanı olarak karşımıza çıkıyor (Berglez vd., 2017: XI). Aslında bu üç sürdürülebilirlik odağı geleneksel gazetecilik çalışmalarında da yoğun biçimde ancak ayrı ayrı ele alınan konulardı. Sürdürülebilir gazetecilik yaklaşımı ise sürdürülebilirliğin bu üç yönünü birbirine yaklaştırmaya; çevresel, toplumsal, kurumsal ve ekonomik anlamda sürdürülebilir kalkınmayı bütünsel olarak ele almaya çalışmakta.
Makalenin tamamı için tıklayınız (Telif eser): İktisat ve Toplum Dergisi: Sürdürülebilir Kalkınma Bağlamında Dijital Gazetecilik